ANNE VE BABANIN ÇOCUĞUN GİDERLERİNE KATILMA BORCU VE BU BORÇTAN KAYNAKLI 3. KİŞİLERE KARŞI SÖZLEŞMEDEN DOĞAN BORÇ AYRIMI

23
Ağu2023

ANNE VE BABANIN ÇOCUĞUN GİDERLERİNE KATILMA BORCU VE BU BORÇTAN KAYNAKLI 3. KİŞİLERE KARŞI SÖZLEŞMEDEN DOĞAN BORÇ AYRIMI

Ebeveynlik kanun koyucu tarafından her yönü ile ele alınan ve çocuk menfaatinin üstün tutulduğu, beraberinde duygusal sorumluluklar getirdiği kadar maddi yükümlülükler de doğuran bir süreçtir. Hukuken, evlilik birliği içinde olduğu kadar sona erdikten sonra da, anne ve babanın çocuğun bakım, eğitim ve gözetimine özen göstermesi, eğitim ve korunması için gerekli olan giderleri karşılaması beklenmektedir. (TMK 327.m) Diğer bir anlatımla anne ve babanın çocuğu eğitme ve yetiştirme görevleri evlilik ilişkileri devam ederken de evlilik ilişkileri sona erdiğinde de aynı şekilde geçerliliğini korumaktadır.

Bu noktada önemle üzerinde durulması gereken husus, ana ve babanın çocuklarına bakma, onu koruma ve eğitme ödevleri ile velayet hakkının birbirlerinden ayrı ve bağımsız olduğudur. Bazı durumlarda evlilik birliği sona ererken taraflardan velayet hakkı kendisinde olmayan taraf,  ebeveyn olmaktan doğan sorumluluklarının sona erdiği, ya da velayet hakkına sahip olan ebeveyne devredildiği düşüncesine kapılabilmektedir.

Tam bu noktada iştirak nafakası kavramı ortaya çıkmaktadır. İştirak nafakası, çocuğun velayeti kendisine verilmeyen tarafın, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine mali gücü oranında parasal katkı sunma yükümlülüğüdür. Söz konusu yükümlülük parasal ihtiyaçların karşılanmasını kapsamakta olup, çocuğun diğer psikolojik-gelişimsel ihtiyaçlarının yalnızca iştirak nafakası ödemek suretiyle sağlanacağını düşünmek elbette mümkün değildir.

Ancak maddi ihtiyaçlar yönünden bakıldığında, çocuk yönünden mağduriyet doğmaması adına iştirak nafakası hakkının oldukça önemli olduğunu belirtmek gerekmektedir. İştirak nafakasını talep etme hakkı velayet hakkına sahip olan tarafa tanınmıştır. (TMK 329.m) Bu hak aile hukukundan doğan bir hak olup, nafaka borçlusunun iştirak nafakasını ödemesini kapsamaktadır. Ancak nafaka ödemekte olan bir tarafın ayrıca müşterek çocuk yararına maddi yardımda bulunması da mümkün ve olasıdır. Bu noktada haricen veya ilaveten yapılan ödemelerin hukuken kişinin tasarrufunda bulunduğunu belirtmekte de yarar vardır. Ancak taraflar arasında yazılı bir anlaşma ile haricen yapılan ödemelerin, nafakadan mahsup edileceğine dair bir anlaşma olması durumunda, ödemelerin nafakadan mahsup edilmesi de hukuken kabul görmektedir.

Zira Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.11.2019 tarihli kararında “…Somut olayda; davacı tarafından, davalıya verdiği kooperatif kartı ile davalının bir kısım harcamalar yaptığı ve bu harcamaların nafaka alacağından mahsup edilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de yapılan harcamaların, nafakaya mahsuben yapıldığına dair açıklama bulunmadan nafakaya mahsuben yapıldığı kabul edilemez. Zira; davacı baba, TMK’nun 327/1.maddesi gereğince; çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderleri karşılamak zorundadır. Ayrıca, yapılan bu ödemeler ahlaki bir görevin yerine getirilmesi niteliğindedir. O halde, davacının rızaen verdiği kart ile davalının yaptığı harcamaların nafakaya mahsuben yapıldığına dair bir şerh de bulunmadığından, nafakaya mahsuben yapıldığı kabul edilemeyeceği gözetilerek, bu yönden talebin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir” gerekçeleri ile hüküm tesis edilmiştir.

Kararda ifade edilen ”ahlaki bir görevin yerine getirilmesi” ifadesini Türk Borçlar Kanunu’nun 78. maddesinin 2. Fıkrasında görmek mümkündür. Söz konusu maddede  “Zamanaşımına uğramış bir borcun ifasından veya ahlaki bir ödevin yerine getirilmiş olmasından kaynaklanan zenginleşmeler geri istenemez.”  hükmü mevcuttur. Nafaka borçlusunun yapmış olduğu harici ödemeler, çocuk için yapılmış olmakla, ahlaki ödevlerden kabul edilir ve geri istenmesi veya nafaka borcundan mahsup edilmesi hukuken kabul edilmez.

Nafaka borcuna dair kanun koyucu bakış açısını ifade ettikten sonra, çocuğun bakım, eğitim ve diğer giderleri yönünden 3. Kişilerin, ebeveynlere karşı TMK’dan kaynaklı alacak taleplerine dair yakın tarihte verilen Yargıtay kararına da değinmek faydalı olacaktır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yakın tarihli kararında; “Somut olayda tartışma konusu olan özel okula kayıt işlemi, yapan ebeveynin velayet hakkı çerçevesinde çocuğun yasal temsilcisi olarak borç altına girdiği ve diğer eşin rızasıyla hareket ettiğinin karineten kabul edildiği bir durumdur. Ancak bu durum, yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, eşin diğerinin bilgisi ve rızasına ihtiyaç duymaksızın gerçekleştirebileceği alelade bir karara ilişkin olmadığı gibi ekonomik olarak ailenin gündelik hayat ihtiyaçlarından çok daha fazlasını evlilik birliğine yüklediğinden birliğin sürekli ihtiyacı olarak değerlendirilemez. Bu sebeple de dava dışı babanın Kanun’un 188’inci maddesinin birinci fıkrası çerçevesinde olağan temsil yetkisini kullandığından bahsedilemez. Olağan dışı temsile ilişkin kanun koyucunun aradığı koşulların somut olayda mevcut olmadığı da tartışma konusu değildir. Evlilik birliğini olağan temsile ilişkin maddenin işlerlik kazanmadığı bir durumda, bu maddeyle verilen temsil yetkisinin kısıtlanması veya kaldırılmasıyla ilgili bir talebin bulunup bulunmadığı da tartışılmaz. Tüm bu hususlar karşısında davacının, 4721 sayılı Kanun’un 188 inci maddesine dayanılarak okula kayıt işlemini gerçekleştiren dava dışı eşle birlikte davalıya karşı müteselsilen sorumlu olduğu kabul edilemez.” Şeklinde hüküm tesis etmiştir.

Karardan anlaşıldığı üzere; Türk Medeni Kanunun 327.maddesinde çocuğun bakımı eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin anne baba tarafından karşılanacağının tereddüde yer vermeyecek kadar açık ise de, buradaki yükümlülük çocuğa karşı kurulmuştur. Bu madde hükmü, anne ve babanın çocuğun ihtiyaçlarından dolayı 3. Kişilere karşı birlikte sorumlu oldukları şeklinde yorumlanamaz. Diğer bir ifade ile, sözleşmeden doğan hak ve yükümlülükler ile sözleşmeye ilişkin her türlü talep hakkı sözleşmenin yine kendi taraflarına aittir.

Av. MELEK ATALAN

Leave your comment

Please enter your name.
Please enter comment.

Uyarı!


Dolandırıcılar tarafından Atalan Hukuk Bürosu adıyla, aranarak para tahsilatı yapılmak istendiği öğrenilmiştir. Büromuz tarafından aranılarak para tahsilatı işlemi yapılmadığını ve arayan bu şahıslara itibar edilmemesi gerektiğini bilgisini kamuoyunun dikkatlerine önemle sunarız.

This will close in 10 seconds