Bu yazımızda; bir boşanma davası sonucunda boşanmış veyahut boşanma davası halen devam eden taraflar (eşler) arasında açılması mümkün olan mal rejimi davasından bağımsız bir dava olan Sebepsiz Zenginleşme davasından bahsedeceğiz. Bu dava mal rejiminden farklılık arz ettiği için davaya dayanak kılınan hukuki sebeplerin ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. Çünkü bu davaya konu edilen kazanım, evlilik birliği devam ederken alınmış ve taraflardan birinin mülkiyetine kayıt edilmiş ise de, yapılan ödemeler ise diğer tarafça yapılmış ve evlilik birliği sona ererken veya erdikten sonra da sürmüştür. Konuyu öncelikle sebepsiz zenginleşme davasına yer vererek izah etmekte fayda vardır.
Sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkilerine dair maddeler, Türk Borçlar Kanunun 77 ve 82. Maddeleri (dahil) arasında yer almaktadır. İlgili kanun maddeleri kapsamında, sebepsiz zenginleşme; haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşmek anlamına gelmektedir. Diğer bir anlatımla, haklı bir sebep olmaksızın mal varlığına giren şeyin geri verilmesi borcu sebepsiz zenginleşme davasının temelini oluşturmaktadır.
Bu davanın boşanan ya da boşanma davası açmış bulunan eşler arasında görülmesi ise ayrı bir hukuki ilişkiyi barındırmakta olduğundan, buradaki hukuki bağ ve inanç farklılık arz etmektedir. Zira burada taraflar, hukuken evlilik birliği içeresinde karşılıklı kazandırmaları; evlilik birliğinin devam edeceği ve birlikte yaşanılacağı düşünülen geleceğe duydukları inançla gerçekleştirmiş olmaktadırlar. Buradaki irade bağışlamak da değildir. Çünkü bağışlamada, bağışlananın mal varlığında artış, bağışlayanın mal varlığında azalma, bu kazanımın rızaya dayalı şekilde karşılıksız olarak bağışlama iradesiyle yapılmış olması vardır. Ancak evlilik birliği içerisindeki kazandırmalar bağışlama iradesi ve amacı taşımamakta olduğundan bağışlama olarak nitelendirilemez.
Burada gerçekleşen kazandırma, evlilik birliğinin devam edeceğine duyulan inanç ve güvenle, ortak sürdürülecek yaşama yapılacak katkı ve destek olarak yapılmaktadır. Bu kazandırmalarda, karşılık olarak yaşamı ortak sürdürme beklentisi vardır, yani kazandırma karşılıksız ya beklentisiz olmayıp, ahlaki bir beklenti ve ödev bilinci vardır. Nitekim ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi de bağışlama sayılmaz. (TBK mad.285/3)
Diğer bir deyişle, bu kazandırmaların hukuken birlikte ortak hayata yatırım iradesi taşıdığını söylemek daha doğru olacaktır. Nitekim bu kazandırmalar evlilik birliği içerisinde yapılırken, her iki tarafın da yararlanacağı düşüncesi ile, hukuken iki tarafın da hakkının olduğu, ortak hayata kazandırılmış mal varlığı yaratılmış olmaktadır. Buradaki iradenin tamamlayıcı unsuru olan ortak hayatın süreceğine duyulan inanç ve beklenti, esasında hakların niteliğini de belirlemekte olduğundan önemlidir.
O halde, gelecekte de devam edeceği düşünülen ortak hayata bağlı yapılan kazandırmalar, bu ortak hayatın sona ermesi durumunda haksız kazanımlar doğurabilecektir. Yani, kazanımların gerçekleşmesinin temelinde yer alan ortak hayatın ortadan kalkması, artık haklı bir neden olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşmek anlamına gelmektedir.
Burada bahsi geçen ortak hayatın ortadan kalmasının başladığı tarih, boşanma davasının açıldığı tarihtir. Öyle ki, taraflardan biri boşanma davası açarak ortak hayatı sona erdirmek isteğini açıklamış bulunmaktadır. Boşanma kararına dayalı mal rejimi tasfiyesi davasında da boşanma davasının açıldığı tarih (mevcut) mal rejiminin sona erdiği tarih olarak kabul edilmekle birlikte, bu tarih sebepsiz zenginleşme davasının da belirleyici tarihi olmaktadır.
Daha somut şekilde izah etmek gerekir ise, eşlerden birinin, (aldığı borç, ödediği taksit veya çektiği kredi ile) diğer eşin üzerine kayıtlı olacak şekilde aldığı ve ödemelerini boşanma davası açıldığı tarihten sonra da yapmaya devam etmiş olduğu bir mal varlığı, esasında taraflardan biri için lehe kazanca diğeri için de haksız kayba dönüşmüştür. Çünkü mal varlığının alımı sırasında evliliğin devam edeceği inancıyla, ortak hayata yatırım yapıldığı düşünce ve iradesi mevcut ise de, mal varlığı kazanımına bağlı borçlanma, boşanma davası açıldıktan sonra da sürmüştür. Bu borç, mal varlığı sahibi görünmeyen tarafından ödenmekte, kazanım ise artık ortak hayatın bittiği diğer şahsa ait olmaktadır. Burada esasında ödemeyi yapan eş, evlilik birliği içindeyken girdiği satın alma ilişkisinde borçlu konumunu aldığı için ödeme yapmayı sürdürmek zorunda kalmaktadır. Diğer taraf ise bu kazanımın sahibi olarak mal varlığında haksız artış yaşamaktadır.
Tam olarak bu noktada, ortaya çıkan tablo haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığında zenginleşmenin meydana geldiğini göstermekte olduğundan, haklı bir sebep olmaksızın mal varlığına giren şeyin geri verilmesi borcu doğmaktadır. Bu durumda, geri verme borcunun artık aile hukukundan doğmadığı ve ilgili mahkemelerin de Aile Mahkemeleri olmadığını önemle belirtmek gerekmektedir. (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/2636E. 2019/1408K. 13.02.2019 tarihli karar)
Sonuç olarak, evliliği sona ermekte olan veya ermiş olan taraflar arasında, edinilmiş malların taraflardan biri üzerine kayıt ettirilmiş olması ancak boşanma davası açıldıktan sonra diğer tarafça bu mala ilişkin ödemelerin yapılmakta ya da yapılmış olması sonucunda doğan hak ve alacak talebi sebepsiz zenginleşme davasının konusu olup, böyle bir durumda açılacak davanın doğru değerlendirilmesi ve ikame edilmesi gerektiğini önemle vurgularız.
Av. MELEK ATALAN