Hükmün açıklanmasının geri bırakılması Ceza Muhakemesi Kanunu 231. Maddesinde düzenlenmiştir. Ceza yargılaması sonunda verilen ceza, 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise, gerekli olan koşulların varlığı halinde verilerek hükmün açıklanmasının 5 yıl süreyle geriye bırakılmasıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
–Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması,
-Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
-Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
Gerekir. Sanığın kabul etmemesi halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.
Hükümleri amir bulunmaktadır.
HAGB kurumu, Türkiye’nin de tabi bulunduğu Kıta Avrupa’sı hukuk düzeninde ve özellikle 19. Yüzyılda onarıcı adalet anlayışının bir sonucu olarak, Anglo Sakson hukuk düzeninde ortaya çıkmıştır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuna göre, yukarıda belirtmiş olduğumuz kanuni şartları sağlayan kişiler hakkındaki mahkûmiyet hükmü, denetim süresi içerisinde, mahkeme kararıyla kendisine yüklenmiş yükümlülükleri yerine getirmeleri ve kasıtlı bir suç işlememeleri kaydıyla, verilmiş olan ceza haklarında bir sonuç doğurmamasını ifade etmektedir.
Hükmün açıklanması kurumunun getirilmesinin amacı şu şekilde ifade edilmiştir; Bu kurum, çağdaş ceza hukukunun amaçlarından biri olan kişiyi mümkün olduğu kadar damgalamamayı ve toplum ile uyum sağlamasını gerçekleştirici bir uygulama niteliğindedir. … Sanık, denetim süresi içinde denetim koşullarına uygun olarak hareket ettiğinde hakim, adı geçen hakkında açılmış bulunan kamu davasının düşmesine karar verecektir. Böylece hükmün geri bırakılmasına tabi tutulan kişiye suçlu damgası vurulmamış olacaktır Nitekim HAGB kurumu kanuni düzenleme ile getirilirken de şu hususların sanığın lehine olacağı kanaatiyle düzenlenmiştir.
1) Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) kararları ile ilgili kayıtlar adli sicilde tutulmayıp kendine özgü başka bir sistemde toplanır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması bir mahkûmiyet kararı olmadığından, adli sicile kaydı yapılmadığı gibi sanık sabıkalı kabul de edilmez.
2) Sanık, denetim süresi olarak belirlenen 5 yıl içerisinde kasten yeni bir suç işlemediği veyahut da 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbirine karar verildiği takdirde bu tedbire uymuşsa davanın düşmesine karar verilir ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kayıt tutulduğu sistemden çıkarılır.
3) Sanığın geçmişinde kasıtlı bir suçtan dolayı başkaca bir mahkumiyeti bulunmamasına rağmen ceza verilmesi sanık üzerinde yıkıcı bir etki bırakacağından, suça meyilli olmadığından hareketle HAGB hükmü verilmesi sayesinde bireyin topluma kazandırılması mümkün olur.
4) HAGB kurumu ile getirilmek istenen bir diğer fayda ise sanığın HAGB uygulamasını kabul etmesine bağlı olması ile alakalıdır. Genel anlamda HAGB kurumu sanığın lehine bir düzenleme olarak görülmekle beraber her olayın kendi içerisinde farklı özellikler taşıması sebebi ile HAGB mutlak olarak ‘’kabul edilmeli’ ya da ‘’kabul edilmemeli’’ demek mümkün olmamaktadır. Bu sebeple karar sanığa bırakılmıştır. Fakat bu durumun düşünüldüğü gibi olmadığı, tam tersine sanığın aleyhine de olabileceği hususuna makalenin devamında değinilecektir.
5) HAGB kararı neticesinde kişi 5 yıllık bir denetimli serbestlik süresine tabi olacağından bu 5 yıllık süreçte suç işlememe konusunda çok daha titiz davranacaktır. Bu sayede kişinin suça yatkınlığı varsa dahi azalacaktır.
Fakat ülkemizde yapılan yargılamalar neticesinde verilmiş olan Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararının, uygulama sırasında karşılaşılan birçok sıkıntı ve toplum açısından meydana getirmiş olduğu olumsuz etkiler günden güne artarak devam etmektedir. Ülkemizde söz konusu kurum ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesine birçok bireysel başvuru yapılmış ve defalarca ihlal kararları verilmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kurumu iptal etmesine gerekçe olarak, HAGB kurumunun cezasızlıkla bağlantılı olarak yaşam hakkı ile işkence ve kötü muamele yasağıyla ilgili sorunlara neden olduğunu, bunların yanı sıra başta ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere birçok temel hak ve özgürlüğe müdahale teşkil ettiğini, kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermediğini ve hak ihlallerine neden olduğunu tespit ettiği, anılan kurumun Anayasa’ya aykırı yönlerine birçok defa dikkat çektiği görülmekte olduğu belirtilmiştir. (Atilla Yazar ve diğerleri[GK], B No: 2016/1635, 5/7/2022 , Seyfullah Torun ve Diğerleri, B, No; 2014/1982 , 9/11/2017, Necla Kara ve diğerleri, Osman Erbil 2013/2394, Memduh Yılmaz ve Naciye Yılmaz, No:2018/36717 , 7/10/2021
Anayasa mahkemesinin iptal kararı vermesine gerekçe olan bir diğer husus ise Hükmün Açıklanması Kararının Anayasa’nın 36. Maddesine aykırılık teşkil etmesidir. Anayasa’nın 36. Maddesi, bir mahkeme tarafından verilen hükmün hangi kanun yoluna tabi olacağı ve üst dereceli mahkemelerden hangisi tarafından hükmün denetleneceği yönünde bir güvence içermemekte olup anılan hususlar kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamındadır. Ceza yargılamasında –hapis cezasından çevrilen adli para cezaları hariç olmak üzere– sonuç olarak belirlenen üç bin Türk Lirası dahil adli para cezasına mahkumiyet hükümleri, üst sınırı beş yüz günü geçmeyen adli para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümleri ve kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümler dışında ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu hükümlere karşı asıl derece kanun yolu olarak istinaf kanun yolu kabul edilmiştir. Bu durumda kanunen tanınan istinaf yoluna başvuru hakkını kısıtlayan hükümler hükmün denetlenmesini talep etme hakkı ile mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturacaktır. Bununla birlikte hukuka uygun bir rıza beyanının müdahaleyi ortadan kaldırabileceği belirtilmelidir. Anayasa Mahkemesi bu gerekçeler ile HAGB düzenlemesinin kişinin hak arama hürriyetine ciddi şekilde müdahale edildiği ve sınırlandırıldığı tespitlerinde bulunmuştur.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması(HAGB) kararı verilen yargılamalar bakımından 5271 sayılı Kanun’un 231. Maddesinin (12) numaralı fıkrası uyarınca itiraz kanun yolu kabul edilmiştir. Diğer bir ifadeyle istinaf kanun yoluna tabi olması öngörülen bir yargılama sanığın HAGB kararı verilmesini kabul etmesiyle itiraz yoluna tabi hale getirmektedir. Bir diğer deyişle, sanık, hakkında HAGB kararı verilmesini kabul etmekle birlikte istinaf kanun yoluna başvurma hakkından feragat etmektedir. Kanunda kişilerin verilecek kararlara karşı öngörülen yargı yollarına başvurma haklarından feragat edemeyeceğine dair bir düzenleneme bulunmamaktadır. Bununla birlikte feragatin Anayasa’ya uygun olabilmesi için feragat iradesinin açık olması, sonuçlarının kişi yönünden makul olarak öngörülebilir olması ve adil yargılanma hakkına ilişkin asgari güvencelerin de sağlanmış olması gerekir. Ayrıca feragati meşru olmaktan çıkaran üstün bir kamu yararının da bulunmaması gerektiğine defaatle Anayasa Mahkemesi tarafından dikkat çekilmiştir.
Bunlara ek olarak HAGB kurumunun uygulamada; mahkeme tarafından sabit görülen suç ve karşılığında bir mahkumiyetin varlığı anlamını taşıdığı görülmektedir. Bu temelde sanığın HAGB’yi kabulü, suçun ikrarı anlamı taşımakta olup hiçbir Ceza Hukuku ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Hem mevcut yasal düzenlemede müdafii yardımının şart olmayışı, hem de sanığın HAGB’yi lehe kurum olarak algılaması, genel nitelikteki yorumların tersine bir sonuç doğuracak, böylece kabul beyanı, sanık hakkında devam eden veya aynı konuda bir başka yargılamada delil olarak değerlendirilecektir.
Hukuk kurallarının, keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir nitelikte olması gerekmektedir. Bu sebeple yukarıda sayılmış olan sebepler ve genel hukuk düzeni göz önünde bulundurulduğu takdirde Anayasa Mahkemesi tarafından verilmiş olan HAGB kurumunun iptaline ilişkin karar yerinde bir karar olarak değerlendirilebilir. Söz konusu iptal kararı, Resmi Gazete’de yayımlandığı tarih olan 01.08.2023 tarihinden bir yıl sonra yürürlüğe girecek şekilde karara bağlanmıştır.
Buna göre Ceza Yargılamasında HAGB kurumunun iptal edilmesine ilişkin Anayasa Mahkemesi kararı yürürlüğe girmesi ile birlikte hüküm ve sonuç doğurmaya başlayacak olup yürürlük tarihinden itibaren sanığa verilen cezanın 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası olması halinde sanık hakkında verilecek ceza HAGB’ye tabi tutulamayacaktır. Dolayısıyla sanığın doğrudan bir hapis cezası ile karşı karşıya kalması muhtemel olup, sanık için önemli hüküm ve neticeleri olacaktır. Bu noktada hak kaybı yaşanmaması adına alanında uzman avukatlardan hukuki destek alınması önem arz etmektedir.
Av. Burhan Atakan ALTAN
Kaynak: Resmi Gazete