Komşuluk veya komşuluk ilişkileri, birbirine bitişik veya yakın yerlerde yaşayan kişilerin arasındaki sosyal ilişkidir. Komşu olmanın doğurduğu birtakım hak ve görevlerin yanı sıra bunların sağlandığı bir ilişkiler düzeni bulunmaktadır. 1Bu hak ve görevleri içeren ilişkiler düzeninin yasal mevzuatımızda da yeri vardır.
Komşuluk hakkı, Türk Medeni Kanununun 737 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, 737.madde; “Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür. ”şeklindedir.
Hayvanları Koruma Kanununun 5/2. Maddesi ise; “Hayvan sahipleri, sahip oldukları hayvanlardan kaynaklanan çevre kirliliğini ve insanlara verilebilecek zarar ve rahatsızlıkları önleyici tedbirleri almakla yükümlü olup; zamanında ve yeterli seviyede tedbir alınmamasından kaynaklanan zararları tazmin etmek zorundadırlar.” Bu hükme aykırılığın sonucu da 28/b maddesinde idari para cezası olarak öngörülmüştür.
Yasal mevzuatta da belirtildiği üzere, kişilerin taşınmaz mülkiyetinden doğan hakları sınırsız olmayıp, diğer hak sahiplerinin haklarına zarar verecek tüm eylemler kanunen yasaklanmıştır. Bu bilgiler ışığında, ev veya süs hayvanının beslenmesine ilişkin değerlendirme yapmak gerekir ise;
Öncelikle, hayvan sahiplenmenin ve bakımını üstlenmenin oldukça zor ve bir o kadar da iyilik içeren bir sorumluluk olduğu kuşkusuzdur. Hayvan sahiplerinin, bakımını üstlendikleri dostlarını, ailenin bir üyesi olarak görmeleri, onların ihtiyaçlarını yerine getirmek konusunda hassasiyetle hareket etmeleri, desteklenmesi gereken ve takdiri hak eden bir konudur.
Bununla birlikte, hayvan bakımı sırasında doğan olumsuz durumların ele alınması ve önlenmesi konusunda hayvan sahiplerinin de, diğer kişilere karşı sorumlulukları olduğu unutulmamalıdır. Burada bahsi geçen olumsuzluklar, hayvanların bakımından doğan koku ve kirlilik, ses, tahribat gibi durumlardır.
Bu anlamda apartmanlar ve siteler, komşularla ortak kullanım alanının paylaşılmasını gerektiren alanların fazlalığı, konutlar arası mesafe yakınlığı, yapıların ortak duvarlarla ayrılmakta olması gibi sebeplerle, müstakil konutlara göre kullanımın daha fazla özen ve sorumluluk gerektirdiği yapılardır. Müstakil yapılar ise, apartman dairelerine kıyasla hayvanı bakımı için daha çok özgürlük alanı sağlamaktadırlar.
Her iki ikamet türü arasında imkanlar yönüyle oluşan farklılıklar, hoş görülebilme sınırını de farklı kılmaktadır. Ancak hoş görülebilme sınırının aşılıp aşılmadığı konusunda nesnel bir ölçüt bulunmamaktadır.
Türk Medeni Kanunun 737. Maddesinin 2. Fıkrasında, değerlendirme konusunda düzenlemeye yer verilmiştir. İlgili maddede “…Özellikle, taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel âdete göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü veya sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir.
Maddede de belirtildiği üzere hoşgörü sınırını aşma konusunda her duruma göre farklı bir değerlendirme yapılması uygun ve hakkaniyetli olandır. Örneğin, kırsal alanda, büyük bir arazide, ya da köy ortamında rahatsızlık vermeyebilecek bir hayvan sesi, bir site içinde, apartman dairesinde, bitişik yapılan yapılarda daha yoğun duyulacak ve rahatsızlık boyutuna ulaşacaktır.
Yargıtay bu konuda vermiş olduğu emsal bir kararda, “Davalının avlusunda davacının evini 8.50 metre uzaklıkta hayvan gübrelerini biriktirmesi tarım ve hayvancılıkla iştigal edilen köy şartlarında yukarıda belirtilen “komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan ve komşunun kendisi ve ailesi ile taşınmazı zararına aşırı derecede etkili olabilecek” türden bir iş ve eylem olarak kabulü mümkün değildir.” şeklinde hükme varmıştır.
Bu noktada, rahatsızlık verme ölçütünün, her yer ve duruma göre ayrı değerlendirilmesi gerektiği için; öncelikle konunun iyi izah edilmesi, davanın delil ve tespitlerle desteklenmesi, hakimin yerinde keşif yapmasının talep edilmesi gerekmektedir. Örneğin, davaya konu edilen rahatsızlık “gürültü” ise gürültüden şikayetçi olan kişinin konutunda yapılacak keşif ile, davaya konu olan seslerin dinlenmesi doğru bir değerlendirme için gereklidir.
Yapılan tespitler, sunulan ve toplanan deliller akabinde, yapılacak değerlendirme; şikayet edilen rahatsızlığın hoş görülebilir bir seviyeye indirilmesi için gerekli olan adımların atılması olabilecektir. Ancak bu adımların atılması mümkün ve olası değil ise, hak kaybına uğrayan tarafın, tahliye talebinin haklı ve kabul edilebilir görüldüğünü de belirtmek gerekmektedir.
Sonuç olarak; hayvan bakımını üstlenmenin ciddi fedakarlık içerdiği gerçeğinin yanında, bu sorumluluğun sınırlarına uygun şekilde ve empati kurarak hareket etmenin de oldukça önemli olduğunu vurgulamak isteriz. Aksi halde yaşanacak hukuki uyuşmazlıklarda, idari para cezası, hayvanların konuttan tahliyesi, olası zararların giderilmesi amaçlı tazminata hükmedilmesi imkan dahilinde olup, tüm bunların önüne geçilmesi amacıyla başlangıçta, konuya hakim bir hukukçudan destek alınmasını tavsiye ederiz.
Av.MELEK ATALAN & Stj. Av. HİLAL UĞRAŞ
1 (https://tr.wikipedia.org/wiki/Kom%C5%9Fuluk)