Evlilik kurumu tarafların ömür boyu birlik ve beraberlik içerisinde yaşayacakları inancı ile kurulmaktadır kuşkusuz. Bu inanç mal edinilmesi, kazançların değerlendirilmesi ve ödemelerin gerçekleştirilmesi sırasında da sürdürülmektedir. Bunun yanında bahsi geçen güven duygusu ve inancı taşımayan veya duygusal birliktelik ile mal birlikteliğini ayrı tutmak düşüncesinde olan tarafların tercihi mal ayrılığı rejiminin benimsenmesi olabilmektedir.
Mal rejimi birlikteliğini sürdüren tarafların bu birlikteliğinin sona ermesi halleri TMK 225. maddesinde düzenlenmiştir. Maddede mallara katılma rejiminin sona erme hâli olarak, eşlerden birinin ölümü veya başka rejiminin kabul edilmesi, evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine ya da mal ayrılığına geçilmesine mahkemece karar verilmesi hâlleri öngörülmüştür.
Mahkeme kararı ile sona erme hallerinde, buna ilişkin kararının kesinleşmesinden itibaren değil, dava tarihinden itibaren mal rejimi sona ermektedir. Örneğin bir boşanma davası açılmış ancak mal rejiminin tasfiyesi talepli dava açılmamış olsa dahi, ileride görülecek mal rejimi tasfiyesi davasında boşanma davasının açıldığı tarih mal rejiminin sona erme başlangıç tarihi kabul edilecektir.
Tarihin bu şekilde kabul edilmesi, mal rejiminin tasfiyesi sırasında malların tasfiye anındaki değerleri göz önüne alındığında olası bir haksızlığın da önüne geçmektedir. Böylece taraflardan biri, boşanma davasının uzun sürmesi, mal rejiminin tasfiyesi dosyasının da boşanmanın kesinleşmesini beklemesi sürecinde, diğer eşin edinilmiş mallarındaki artıştan faydalanamayacak, bu artış dolayısıyla kendi payının da arttığını iddia edemeyecektir.
Mal rejiminin tasfiye edilmesi sırasında eşlerin birbirlerine karşı ileri sürebileceği alacak hakları; değer artış payı alacağı, denkleştirme alacağı, katılma alacağı ve/veya katkı payı alacağıdır.
(Ancak, katkı payı alacağını diğer alacak türlerinden ayrı değerlendirmek ve açıklamak gerekmektedir. Yeni TMK yürürlük tarihi olan 01.01.2002 tarihinden önce, eşler arasında mal ayrılığı rejimi uygulandığı kabul edilmektedir. Katkı payı alacağı hakkının doğması, ispatı ve hesaplanması diğer alacak haklarından farklılık arz etmekte olduğundan, bu çalışmamızda edinilmiş mallara katılma rejiminden bahsedilecektir. Katkı payı alacağı ayrı bir çalışma ile sunulacaktır.)
TMK yürürlük tarihi olan 01.01.2002 tarihinden sonra yapılan değişiklikle, tarafların evlilik süresince emekleri karşılığı elde ettikleri mallar üzerinde birlikte hak sahibi oldukları kabul edilmiştir. Yani evlilik süresince, tarafların elbirliği içerisinde edindikleri mal varlıkları üzerinde her iki taraf da hak sahibi olup, bu hak sahipliği (evlilik süresince edinilenler mallarla sınırlıdır) diğer eşin mal varlığı üzerinde bir katılma alacağı olduğunu ifade etmektedir. Buradaki hak, hak sahibi olan eşe ayni değil, bir alacak hakkı tanınması şeklindedir. Elbette eşin, tasfiyeye konu mal üzerinde diğer eşe ayni bir hak tanıması mümkün olup, bu istisnadır.
Yasal mal rejiminde tasfiye anında her iki tarafın malları, kişisel mal ve emek karşılığı edindiği mal olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
- Kişisel malların neler olduğu TMK 220.maddesinde tek tek sayılmıştır. Burada sayılan kişisel mallar kesin ve sınırlı olup, ancak eşlerin mal rejimi sözleşmesi ile bu mallara ilave yapmaları mümkündür.
- Edinilmiş mallar ise, TMK 219. Maddesi ile sayılmış olup, çalışma karşılığı edinilen, çalışma gücü sebebiyle ödenen tazminatlar, kişisel malların gelirleri, tek başına sahiplik iddiası ispat edilemeyen mallar, evlilik içerisinde edinilen mallar, birikimler edinilmiş mal olarak kabul edilmiştir.
Bu iki mal türünü de açıkladıktan sonra edinilmiş mallardan doğan alacak haklarını kısa ve net şekilde açıklamak gerekir ise;
Değer Artış Payı Alacağı: Evlilik süresince, bir eş diğer eşin malvarlığının edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkı yapmış olabilir. Bu durumda tasfiye aşamasında her bir eş, katkı yaptığı oranda diğerine karşı bir değer artış payı alacağı talep etme hakkına sahip olur. Buradaki talebin dayanağı şudur; eşinin mal varlığına katkı yapan eş, diğer eşin malvarlığının değerinin artmasına destek olmuştur. Bu desteğin karşılığı o malda pay sahibi olan eşin, maldaki değer artışından kaynaklanan alacağına değer artış payı alacağı adı verilmektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus şudur ki; değer artış payı alacağı hakkını doğuran katkı, para ile ölçülebilen bir katkı olmalıdır. Bu sebeple çalışmayan eşin eve ve çocuklara bakarak yaptığı katkı değer artış payı alacağına neden olmayacaktır. Burada bahsi geçen katkıya örnek olarak, kadının kişisel malı ziynet eşyalarını satarak edinilen mala sağladığı katkı, eşlerden birinin kişisel malı olan birikimi ile diğer eşin üzerine kayıtlı olan evin tadilatını gerçekleştirmesi gösterilebilir.
Denkleştirme Alacağı: Bu alacak kavramının temeli, mal grupları arasında birtakım kaymalar olmasından doğmaktadır. Yani eşlerden birinin, bir mal grubundan diğer mal grubuna yaptığı katkının iadesi yolu ile “denkleştirme” sağlanmaktadır. Edinilmiş mallara katılma rejiminde her eşin iki grup malı bulunduğunu yukarıda izah etmiştik. Bu mallar arasında kaymaların olması durumunda, burada bir mal gurubunun diğer mal gurubundan olan alacağı doğmakta bunun yarattığı alacak hakkına da “ denkleştirme alacağı” adı verilmektedir. (TMK. m. 230) Örnek vermek gerekir ise; eşlerden biri kişisel malından edinilmiş mala bir katkı yapmışsa, ya da edinilmiş bir maldan eşlerden birinin kişisel malına katkıda bulunulmuş ise bu katkının iadesine denkleştirme adı verilmektedir.
Katılma Alacağı ise; yukarı açıkladığımız iki alacak türünün hesaplanması ve iadesinin yapılması ve mallara ilişkin borçların da çıkarılması sonrasında her eşin uhdesinde kalan miktara artık değer adı verilir (TMK. m. 231) Böylelikle ortaya paylaşıma tabi tutulacak bir değer çıkmaktadır. Bu değerde her eş, diğer eşin artık değerinin yarısı üzerinde hak sahibidir. Burada, artık değeri fazla çıkan eş, diğerine karşı, artık değerin eşitlenebilmesi için verilmesi gereken rakam kadar borçlanmış olur. Hesaplamada eşitliği sağlayabilmek için artık değeri daha fazla olan tarafın diğerine karşı vermesi gereken miktara “katılma alacağı” adı verilir. Yani katılma alacağı, eşlerin, tasfiye aşamasında ortaya çıkan ve kendi mal varlıklarında görünen artık değerin yarısı üzerinde sahip oldukları haktır.
Son olarak örnek bir hesaplama yapmak gerekir ise;
A evlilik birliği içinde 100.000-TL araç almış, 700.000-TL ev almış, bu evin 500.000-TL borcunu ödemiş, 200.000-TL borcu kalmış, 20.000-TL arkadaşına borç vermiştir. A’ya annesinden 400.000-TL değerinde altın miras kalmıştır. Eşi B, evlilik birliği içinde 50.000-TL araç almış, 150.000-TL para biriktirmiş, babası bir ev bağışlamıştır.
Burada yapılacak hesaplamada ;
A için: 100.000 + (700.000 – 200.000) 500.000 +20.000 =620.000
620.000/2 = 310.000-TL B’nin A’nın artık değeri üzerindeki payı
400.000-TL miras kalan altın kişisel al olup hesaplamaya dahil edilmeyecektir
B için: 50.000 + 150.000 = 200.000
200.000/2= 100.000-TL A’nın B’nin artık değeri üzerindeki payı
Babanın yaptığı bağış kişisel mal olup hesaplamaya dahil edilmeyecektir.
Bu örnekte A’nın artık değeri 200.000-TL, B’nin 620.000-TL’dir. A, B’ye 310.000-TL, B de A’ya 100.000-TL kadar artık değer üzerinden borçlanmış olacaktır. Artık değerlerin karşılıklı mahsup edilmesi sonucunda da, A’nın B’ye 210.000 TL borcu kalacaktır. Bu borcun ödenmesi ile her iki taraf da 820.000-TL olan toplam artık değerden 410.000-TL olan katılma alacağını almış olacaktır.
Görüleceği üzere bu hesaplama; Aktif değerlerden – pasif değerlerin çıkarılması ile yapılmaktadır. (Ancak bu hesaplamada değer eksilmesi hesaplamada dikkate alınmayacaktır. )
Aktif değerler: mevcut edinilmiş malların tasfiye anındaki değeri, eklenecek değerler (mal rejiminin sona ermesinden önceki 1 yıl içinde diğer eşin rızası olmadan yapılan karşılıksız kazandırmalar , diğer eşin katılma alacağını azaltmak için yapılan devirler ) + kişisel mallara giden edinilmiş malların karşılığı (denkleştirme yapılır)
Pasif değerler: Değer artış payı + edinilmiş mala giden kişisel malların karşılığı + borçlar
Bu anlatımlarımız sonucunda, her iki tarafın hak ve alacaklarının doğru belirlenmesi, hakkaniyetsiz sonuçların doğmaması adına boşanma aşamasında (öncesi veya sonrasında) bahsi geçen değerlerin doğru tespit edilmesi ve hesaplanması, taleplerin doğru belirlenmesi için önem taşımaktadır.
Av. MELEK ATALAN