Mayıs 2020

TÜKETİCİNİN İADE (CAYMA) HAKKI

İçinde bulunduğumuz çağda, insanlığın artan “ihtiyaçları”, buna orantılı artış ve değişim gösteren “pazar”,  devamında yine “tüketici” nin başkaca ihtiyaçlarının doğması sorunsalını yaratmıştır. Günümüz dünyasında gelişen ve genişleyen bu  pazarda  yer alan en temel ve fakat en savunmasız taraf olan tüketicidir. Zira tüketicilerin çoğu, giderek daha da karmaşık hale gelen bilgi karmaşası içerisinde haklarını aramak konusunda daha da çekingen hale gelmektedirler.

                  Bu sebeple tüketicinin korunması amacıyla 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) tüketici özelinde genel olarak Tüketici Hukuku’nun temel esaslarını düzenleyen bir kanundur. Tüketici Hukuku’nun en temel özelliklerinden biri  kurallarının “emredici” olmasıdır. Buradaki amaç yine, tüketici özelinde toplum çıkarının korunmasıdır. Söz konusu bu emredici niteliğe haiz kuralların büyük bir kısmı sosyal bakımdan zayıf durumda olan tüketiciyi korumayı amaç edindiğinden genellikle tek taraflı emredici kurallar durumundadır.

Emredici hüküm altına alınmış hükümlerin tüketici aleyhine değiştirilmesi anlaşma konusu yapılamaz, yani tüketici aleyhine bunların aksi kararlaştırılamaz ancak tüketicinin lehine olacak şekilde değiştirilmeleri ve söz konusu hükümlerin aksinin kararlaştırılması ise mümkün olabilmektedir. Buna örnek olarak tüketici kredilerinde, taraflar arasında akdedilen sözleşmedeki kredi şartlarının tüketici aleyhine değiştirilmesi mümkün değilse de hükümlerin tüketici lehine değiştirilmesi mümkündür.

           Bununla birlikte uygulamada sıklıkla karşılaşılan ve tüketicinin lehine yorumlanamayan durum iade (cayma) hakkına ilişkindir.

             Caymak: “Sözünden, kararından dönmek, vazgeçmek” anlamına gelmektedir. (TDK)

Cayma iradesinin pratikteki görünümü, tüketicinin herhangi bir mağazadan yerinde satın aldığı malı iade etmek istediğini beyan etmesi ile ortaya çıkmaktadır.

Tüketici Hukuku kapsamında “cayma hakkı”: “Memnun kalınmayan bir malı veya hizmeti iade etmek için tüketicilere sunulmuş bir hak” olarak tanımlanmakta ise de TKHK’da tüketicinin “taksitsiz” satıştan caymasını sağlayabilecek bir hükmün bulunmamaktadır.

TKHK 18. Madde Cayma hakkı;

 (1) Tüketici, yedi gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin taksitle satış sözleşmesinden cayma hakkına sahiptir.

(2) Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde satıcı veya sağlayıcıya yöneltilmiş olması yeterlidir. Satıcı veya sağlayıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür.

(3) Satıcı cayma süresi içinde malı tüketiciye teslim etmişse tüketici, malı ancak olağan bir gözden geçirmenin gerektirdiği ölçüde kullanabilir; aksi takdirde tüketici cayma hakkını kullanamaz. Cayma hakkı süresi sona ermeden önce, tüketicinin onayı ile hizmetin ifasına başlanan hizmet sözleşmelerinde de tüketici cayma hakkını kullanamaz.

(4) Tüketicinin satıcıyı bulduğu finansal kiralama işlemlerinde cayma hakkı kullanılamaz.

TKHK m. 18’de hüküm altına alınmış olunan cayma hakkı kapsamında ’’sadece taksitli satış sözleşmesi’’ kapsamında yedi günlük bir iade süresinin varlığından söz edilmiştir.

Hal böyle olunca firmalar cayma hakkının sonucu olan iade süreçlerini, kendileri belirleme, (iade hakkı tanımamakta ya da iade süresini takdir etmekte)  hakkına sahip bulunmaktadırlar.

Burada önemle belirtilmesi gereken husus cayma hakkının ayıplı olmayan mallar kapsamında değerlendirilmesi gerektiğidir. Zira ayıplı mal yönünden Borçlar Kanunu 219. ve devamında yer alan maddeler kapsamında tüketiciye seçimlik haklar tanınmıştır.

Tüketici hukuku kapsamında “satış yerinde yapılan” “peşin” satışlarda, satışa konu olan ürünlerde herhangi bir “ayıp bulunmuyorsa” tüketicinin cayma hakkı bulunmamaktadır. Bunun istinaları “iade” hakkının kullanılmasının satıcı tarafından kabul edilmesi veya “mesafeli satış” gerçekleştirilmesidir.

 

Zira 29188 sayılı Mesafeli Satış Yönetmeliği kapsamında sadece mesafeli satışlarda uygulanabilecek olan cayma hakkı düzenlenmiştir :

MSY 9. Madde Cayma hakkı;

 (1) Tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahiptir.

(2) Cayma hakkı süresi, hizmet ifasına ilişkin sözleşmelerde sözleşmenin kurulduğu gün; mal teslimine ilişkin sözleşmelerde ise tüketicinin veya tüketici tarafından belirlenen üçüncü kişinin malı teslim aldığı gün başlar. Ancak tüketici, sözleşmenin kurulmasından malın teslimine kadar olan süre içinde de cayma hakkını kullanabilir.

(3) Cayma hakkı süresinin belirlenmesinde;

  1. a) Tek sipariş konusu olup ayrı ayrı teslim edilen mallarda, tüketicinin veya tüketici tarafından belirlenen üçüncü kişinin son malı teslim aldığı gün,
  2. b) Birden fazla parçadan oluşan mallarda, tüketicinin veya tüketici tarafından belirlenen üçüncü kişinin son parçayı teslim aldığı gün,
  3. c) Belirli bir süre boyunca malın düzenli tesliminin yapıldığı sözleşmelerde, tüketicinin veya tüketici tarafından belirlenen üçüncü kişinin ilk malı teslim aldığı gün esas alınır.

(4) Malın satıcı tarafından taşıyıcıya teslimi, tüketiciye yapılan teslim olarak kabul edilmez.

(5) Mal teslimi ile hizmet ifasının birlikte yapıldığı sözleşmelerde, mal teslimine ilişkin cayma hakkı hükümleri uygulanır.

Yönetmelik maddesinde belirtildiği üzere, tüketici, “mesafeli sözleşmelerde” cayma hakkını on dört gün içinde kullanabilmektir. Bunun yanında tüketicinin, cayma hakkı konusunda gerektiği şekilde bilgilendirilmezse, on dört günlük süre ile bağlı olmadığı da ayrıca ifade edilmiştir.

Yönetmelik kapsamında, bir sözleşmenin mesafeli sözleşme sayılabilmesi için taraflardan birinin tüketici diğer tarafın satıcı veya sağlayıcı olması, tarafların fiziksel olarak karşı karşıya gelmemesi, sözleşmenin müzakere aşaması dahil uzaktan iletişim aracı kullanılarak kurulması ve mal veya hizmetin uzaktan pazarlanmasına ilişkin bir sistemin olması gerekmektedir. Bu sebeple; internet ortamında kurulan sözleşmelerin büyük çoğunluğu, TKHK 48’de düzenlenen mesafeli sözleşmeler kapsamındadır.

Mesafeli satış sözleşmesi kapsamında cayma hakkının kullanılacağı durumlarda irade beyanının satıcı veya sağlayıcıya, süresi içinde yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı ile yöneltilmesi gerekmektedir. (Tüketici, Yönetmelik ekinde yer alan formu kullanabilir.) İnternet sitesi üzerinden tüketicilere cayma hakkını kullanma imkanı sunulması halinde, satıcı veya sağlayıcı, tüketicilerin iletmiş olduğu cayma beyanlarının kendilerine ulaştığına ilişkin teyit bilgisini tüketiciye derhal iletmek zorundadır. 01.04.2020

  Av.MELEK ATALAN

KİŞİSEL VERİ SAHİBİNİN “ŞİKAYETİNDEN VAZGEÇMESİ” VE KURUMUN ŞİKAYET İLE BAĞLI OLMAMASI

Kişisel verilerin korunması bağlamında, gerek TCK [1]  gerek ise KVKK [2]  , kişisel verilere ilişkin suçlar bakımından hükümler içermektedirler. TCK 135. Madde ve devamında; genel olarak kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi, ele geçirilmesi, bir başkasına verilmesi, yayılması ve yok edilmemesi eylemlerinin suç olarak sıralandığı görülmektedir. KVKK’nın 17. Maddesinde de kişisel verilere ilişkin suçlar bakımından Türk Ceza Kanunu’na atıfta bulunulmuş, ayrıca kabahat niteliği taşıyan eylemler de tanımlanmış ancak bunlar Türk Ceza Kanunu’nun kapsamı dışında tutulmuştur.

Her iki kanunda da yer alan suçlar veya kabahatlere dair, araştırma, soruşturma, kovuşturma yapılması ve yaptırımların uygulanması taleplerini içeren “şikayet” hakkına yer verilmiştir.

Şikayet; “Mağdur veya suçtan zarar görenin yetkili mercie başvurarak, suç teşkil eden fiil dolayısıyla soruşturma ve kovuşturma yapılması yönündeki iradesini açıklaması”dır. (Özgenç 2014, s. 562)

Şikayet hakkı; “Bireyin devletten kendi menfaatine bir şey yapmasını isteyebilme hakkını ifade eden sübjektif kamu hukuku hakkıdır “(Erem, Danışman ve Artuk, 2019)

Şikayet hakkı, Anayasa temelli ve her suç yönünden kullanılabilinen bir haktır. Bununla birlikte her suç yönünden devletin “kendiliğinden” yani re’sen soruşturma ve kovuşturma yapmaması, “takibi şikâyete tabi suçlar”ı oluşturmuştur. Bunun anlamı şudur ki, bazı suçlar şikâyet şartı gerçekleşmeksizin “mutlak olarak takip edilemeyen” suçlardır.

Kişisel verilerin “korunmaması” durumunda oluşan suçun takibi ve soruşturulmasının “şikayete tabi” olup olmadığını, ceza mavzuatı ve KVKK kapsamında ele aldığımızda;

TCK 139. Maddesi;  Kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve verileri yok etmeme hariç, bu bölümde yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.”

KVKK 14. maddesi; “Başvurunun reddedilmesi, verilen cevabın yetersiz bulunması veya süresinde başvuruya cevap verilmemesi hâllerinde; ilgili kişi, veri sorumlusunun cevabını öğrendiği tarihten itibaren otuz ve her hâlde başvuru tarihinden itibaren altmış gün içinde Kurula şikâyette bulunabilir.”

KVKK 15. Maddesi; “Kurul, şikâyet üzerine veya ihlal iddiasını öğrenmesi durumunda resen, görev alanına giren konularda gerekli incelemeyi yapar…”

Yukarıda yer verdiğimiz TCK maddesi incelendiğinde, kişisel verilerin korunması kapsamındaki suçların, takibinin şikayete bağlı olduğunu söylemek mümkün görünmektedir.

Bununla birlikte, KVKK yönünden şikayet hakkının kullanılması sonrasında “şikayetten vazgeçilmesinin” TCK ‘dan farklılık arz etmekte olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Şikayetten vazgeçme; Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bir suçun gerçekleşmesi sonrasında şikâyet hakkı sahibinin (süresi içerisinde ve kanunun öngördüğü şartlara uygun olarak) şikayet hakkını kullanması “şikayet hakkı” , sonrasında “şikâyetini geri alması ve geçersiz sayılmasını istemesi” durumunda ise “şikayetten vazgeçme” ortaya çıkmaktadır. Takibe girişilmesi ve sürdürülmesi için şikayet hakkı sahibinin rızasının arandığı bu durumlarda, şikayet ile ortaya konan rızanın geri çekilmesi ile kovuşturma veya soruşturma sona ermektedir.

KVKK kapsamında şikayette bulunma sonrasında “şikayetten vazgeçme” söz konusu olmuş ise, Kurumun (vazgeçilen) şikayete konu suç yönünden soruşturmaya devam edip etmeyeceği, yaptırım kararı alıp alamayacağına dair kanun koyucunun açık bir hükmü bulunmamaktadır.

Ancak, şikâyet üzerine veya resen incelemenin usul ve esasları başlıklı 15. maddede “Kurul, şikâyet üzerine veya ihlal iddiasını öğrenmesi durumunda “resen” [3], görev alanına giren konularda gerekli incelemeyi yapar.”, aynı maddenin 5. fıkrasında “Şikâyet üzerine veya “resen yapılan inceleme” sonucunda, ihlalin varlığının anlaşılması hâlinde Kurul, tespit ettiği hukuka aykırılıkların veri sorumlusu tarafından giderilmesine karar vererek” , yine aynı maddenin 6. fıkrasında “şikâyet üzerine veya “resen yapılan inceleme” sonucunda, ihlalin yaygın olduğunun tespit edilmesi hâlinde Kurul, bu konuda ilke kararı alır ve bu kararı yayımlar.”  Hükümleri yer almaktadır.

Yine Kurumun yayımlamış olduğu “Ki̇şi̇sel Veri̇leri̇n Korunmasina İli̇şki̇n Başvuru Ve Şi̇kâyet Hakkı” başlıklı yazıda yer alan ifadelere yer vermek gerekir ise; “…Fakat Kurul’un inceleme yapabilmesi için “mutlaka ilgilinin şikayetine ihtiyaç yoktur.” Kurul’un ihlal iddiasını herhangi bir şekilde öğrenmesi durumunda da “resen harekete geçerek görev alanına giren konularda gerekli incelemeyi yapması yetkisi dahilindedir”…Buna göre, Kurul, şikâyet üzerine veya “ihlal iddiasını öğrenmesi halinde resen, görev alanına giren konularda gerekli incelemeyi yapabilecektir.” Bu inceleme, şikâyete ya da resen öğrenilen ihlal iddiasına münhasır olacaktır…” .

Gerek kanun hükmü gerek ise Kurumun görüş ve yorumlarının yer aldığı yayımdan da anlaşıldığı üzere, kişisel verilerin korunamadığı iddiası ile yaptırım uygulanması talepleri ilgili kişi tarafından,“şikayet” başvurusu ile gerçekleştirilmeli ise de;

  • Kurum, herhangi bir şikayet talebi iletilmemiş (hatta ilgili kişinin ihlal sayılacak eylemden haberdar dahi olmaması) durumunda,
  • Ya da Kurum, ilgilinin şikayeti ile vakıf olduğu ihlale ilişkin olarak “ilgilinin şikayetinden vazgeçmesi” yani şikayetini geri çekmesi durumunda,

dahi, “resen” inceleme yapabilecek ve karara varabilecektir.

Bu karar; (tebliğ tarihinden itibaren gecikmeksizin ve en geç otuz gün içinde)  “aykırılığın giderilmesi” yönünde olabileceği gibi, (ihlalin yaygın olduğuna kanaat getirilir ise) “ilke kararı alınması” şeklinde de olabilecektir. İlke kararı alan Kurul, karar konusu olaya dair yaklaşımını ve sonraki inceleme ve şikâyetlerde göstereceği tutumu tüm ilgililere ilan etmekte, mevzuatın uygulamadaki yansımalarına ilişkin farklı yorumlar ve bunlardan doğacak farklı uygulamaların önüne geçmeyi hedeflemektedir.

Kişisel verilerin korunması bağlamında, “şikayetten vazgeçme” halinde kurumun incelemeyi sürdürüp sürdürmeyeceği, başka bir anlatımla ilgilinin şikayeti ile bağlı olup olmadığı hususunda vardığımız sonuç;
Kurum şikayetten bağımsızdır. Kurum mevcut şikayetin geri alınması durumunda da, incelemeyi sürdürmeyi gerekli görebilir ve veri sorumlularından gerekli tüm bilgi ve belgeleri talep ederek, aykırılığın varlığını tespit etmesi durumunda da tespit ettiği hukuka aykırılıkların veri sorumlusu tarafından giderilmesine karar verebilir ya da ilke kararı alabilir. 05.05.2020

Av. MELEK ATALAN

 

[1] Türk Ceza Kanunu

[2] Kişisel Verilerin Korunması Kanunu

[3] “kendi başına, kendiliğinden”