Ocak 2018

TUTUKLU ARABALAR

Malumunuz bugünlerde sıkça duyduğumuz konuların başında geliyor kaçak araç ithalatı. Eskilerin o çok meşhur araba galerilerinin sahiplerine şimdi Emniyet Genel Müdürlüğünün kaçakçılık bürosunda rastlamak mümkün. Konuya çok derinlemesine girip, kafa karışıklığı yaratmaya gerek yok. Ancak sizin ya da bir arkadaşınızın başına gelmeyecek bir olay da değil. Bu sebeple biraz değinmekte ve işinize yarayabileceğini düşündüğümüz bilgiler vermekte fayda var.

 

O halde umarız başınıza gelmez diyerek, yaşanabilecekler hakkında ufak bilgiler verelim. Suç elbette ki araç ithalatı sırasında devletten kaçırılan vergilere dayanıyor. Ama mağdurun kimin olacağını kestirmek çok mümkün değil. Çünkü çocukken çok oynağımız oyunlardan olan yakan top oyunu, bu olayda yakan arabaya dönüşmüş durumda  Nasıl yani dediğinizi duyar gibiyiz. Şöyle ki; araçların, galerilerin vitrinlerinde ışıl ışıl sergilendiği gibi ülkemize tertemiz ve sorunsuz şekilde sokulmadığını anlamanız bir sabah kapınızda polis memurlarını görmenizle başlıyor. Bu örneği çoğaltmak mümkün ama hiçbir örnek bir diğerinden daha teselli edici değil maalesef. Çünkü bakımını aksatmadığınız, vergilerini günügününe ödediğiniz, satmaya kıyamadığınız evinizin bir bireyi haline gelen canım otomobilinizin çocuğun elinden oyuncağını alır gibi bir gün içinde elinizden alınması mümkün.

Neden böyle bir olay yaşayabileceğinizi kısaca açıklamak gerekir ise; o çok güvendiğiniz galerilerin, sizin o çok sevdiğiniz aracınızı ülkemize ithal ederken ödemesi gerekenden daha az vergi ödemek adına çok çeşitli yollara başvurduğunu söylemek mümkün. Sizin bunu bilmeniz ise imkansız. Çünkü siz o aşamada alacağınız aracınıza dair hayaller kurarak evinizde çayınızı yudumluyorsunuz. Sonra parasını eksiksiz ödeyerek aracınızı aldığınızda da ithalat aşamasında gerçekleştirilen hileleri bilmeniz veya anlamanız pek mümkün değil.

Maalesef gerçekleşen bu hileyi anlayacağınız tek an, aracınız için yakalama kararı alındığını polislerden öğrendiğiniz an oluyor. Sonrası ise malumunuz. Aracınızın elinizden alınması hemen o an gerçekleşiyor. Ayrılma sahnelerinin pek çeşitli olduğunu tahmin etmek de güç değil. Ama herkesin kesin olarak yaşadığı şeyin adını koymak mümkün, mağduriyet. Yapılacak şeyler ise oldukça kısıtlı. Ancak önemle belirtmek isteriz ki böyle bir durumla karşılaşır iseniz (umarız başınıza gelmez) tüm belgelerinizi hazır etmeniz gerekmekte. Nedir bu belgeler ? Aracın satın alırken almış olmanız gereken fatura, uygunluk belgesi, gümrük belgeleri, ruhsat örneğiniz ve diğer mevcut evraklar. Bu belgelerin işinize yaracağı yerler ise Mahkemeler. Tüketici olarak Tüketici Mahkemesinden iade talepli dava açmak, Savcılığa Suç Duyurusunda bulunmak ya da Gümrük ve Ticaret Bakanlığından zararınızın giderilmesini talep etmek yapabileceklerinizin arasında yer alıyor. Tabi ki bu aşamada konuya vakıf bir avukattan bilgi ve yardım almanızı tavsiye ederiz.

Konuyu kısaca açıkladıktan sonra bizim size yapabileceğimiz diğer bir yardım ise, emsal bir kararı paylaşmak olabilir. Danıştay 10. Daire’nin almış olduğu bir kararda (2014/4428E. 2014/8071K. 23.12.2014 tarihli) Bakanlığın kusurlu sorumluluk gereğince zararları gidermesi gerektiği ifade olunmuştur. Bu karar biraz olsun yüreklere su serpmişse de yargılama sürecinin herhalükarda sabır gerektiren ve yorucu bir süreç olduğunu söylemek zorundayız. Bu açıklamalarımız sonrasında siz okuyucularımıza ileteceğimiz en büyük dileğimiz, evinizin bir bireyi haline gelmiş aracınızın böylesi bir olay ile tutuklanmasına şahit olmamanız. Mağdur olan okuyucularımıza ise en kısa vakitte güzel bir kavuşma diliyoruz.

 

 

MİRAS BIRAKANIN ÖLÜME BAĞLI TASARRUFU

MİRAS BIRAKANIN ÖLÜME BAĞLI TASARRUFU İLE HAK SAHİBİ OLUNABİLMESİ İÇİN ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARDA ARANAN ŞARTLAR

Bir önceki yazımızda miras hukukuna genel bir giriş yapmıştık. Bu yazımızda ise ölüme bağlı tasarrufları ve bu tasarruflar ile hak sahibi olunabilmesinin koşullarına yer vereceğiz.

ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLAR

Miras bırakanın ölümü ile terekesi yasal mirasçılarına veya miras bırakanın atanmış mirasçılarına intikal etmektedir.

Atanmış Mirasçı; Miras bırakanın ölümünden önce yaptığı bir hukuki işlemle belirleyebildiği mirasçılarına atanmış mirasçı denilmektedir. Miras bırakanın yapmış olduğu bu hukuki işlemin adı ölüme bağlı tasarruflardır, diğer bir şekliyle ölüme bağlı hukuki işlemlerdir. Yani Kanun koyucu, kişiye mülkiyet hakkı üzerinde tasarrufta bulunma hakkını sadece sağlığında değil öldükten sonra da tanımıştır.

ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARDA HAK SAHİBİ OLUNABİLMESİ İÇİN ARANAN ŞARTLAR

  • Kanun koyucunun aramış olduğu şekli anlamda bir ölüme bağlı tasarruf mevcut olmalıdır. Kanun koyucuya göre bu tasarruf vasiyetname ya da miras sözleşmesi şekillerinde yapılabilir.

  • Ölüme bağlı tasarrufun kanunun aramış olduğu geçerlilik şartlarına uygun olması gerekmektedir. Bu koşullar;

  • Ehliyet; Miras bırakanın terekesi (miras bırakanın ölümü ile geride bıraktığı intikale elverişli malvarlığına (hak ve borçları)) üzerinde tasarrufta bulunabilmesi için;

Miras bırakanın Miras Sözleşmesi yapabilmesi için kanunun aramış olduğu ehliyet şartları;

Miras bırakanın -Ergin Olması – Kısıtlı Olmaması – Ayırt Etme Gücüne Sahip Olması Aranır.

Miras bırakanın Vasiyetname yapabilmesi için kanunun aramış olduğu şartlar;

Miras bırakanın – En Az 15 Yaşın Tamamlanmış Olması –Ayırt etme Gücüne Sahip Olması Aranır.

  • Ölüme Bağlı tasarrufun konusunun hukuka ve ahlaka aykırı olmaması gerekmektedir.

  • Miras bırakanın iradesi ölüme bağlı tasarrufu yaparken, iradesi sağlıklı olmalıdır. Miras bırakanın iradesinin sağlıklı olmaması, yani sakat olması, ölüme bağlı tasarruf yanıltılarak, aldatılarak veya korkutularak düzenlenmiş ise söz konusu olacaktır. Eğer miras bırakanın iradesinde bir sakatlık olmuş ise, isterse bu ölüme bağlı tasarruftan miras bırakan vazgeçebilir.

Vasiyetname düzenlenmiş ise miras bırakan bu tasarruftan her zaman vazgeçebilir, eğer miras sözleşmesi düzenlenmiş ise miras bırakanın sözleşmeden vazgeçebilmesi için belirli bir süre öngörülmüştür. Bu süreler miras bırakanın yanıldığı veya aldatıldığını öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl, korkutulmuş ise, korkutulduğu durumun ortadan kalktığı tarihten itibaren 1 yıldır. Bu süreler geçmiş ise veya vasiyetname düzenlenmiş ve miras bırakan ölünceye kadar vasiyetnameden vazgeçmemişse mirasçılar iptal davası açamazlar. Dolayısıyla iptal ettirilemeyen ölüme bağlı tasarruf geçerli olur.

Ehliyetsizlik, şekil noksanlığı, tasarrufun konusunun hukuka ve ahlaka aykırı olması veya kanuna aykırılık olması durumlarında ise miras bırakanın ölüme bağlı tasarruftan vazgeçebilmesi için süre öngörülmemiştir. Miras bırakan ölümünden önce vazgeçmemişse mirasçıları, miras bırakanın ölümünden sonra iptal davası açabilirler.

  • Ölüme Bağlı Tasarruflarda kanunun aramış olduğu belirli şekil şartları ise bir başka yazıda kaleme alınacaktır.

MİRAS HUKUKU TEMEL KAVRAMI:ÖLÜM

MİRAS HUKUKU TEMEL KAVRAMI:ÖLÜM

Kanunkoyucu ölüm olayına hukuki sonuçlar bağlamıştır ve miras hukukunun temel kavramı da ölümdür. Mirasın söz konusu olabilmesi ve dolayısıyla miraşçı olunması da ölüm olayının gerçekleşmesine bağlıdır. Mirasçı, mirasbırakanın ölümü ile mirasbırakanın (muris) terekesinin intikal edeceği kişi, tereke ise, mirasbırakanın ölümü ile geride bıraktığı intikale elverişli malvarlığına (hak ve borçları) verilen isimdir.

Mirasçılar 3’e ayrılır.

  • Yasal mirasçılar; kanunen mirasçı olarak belirlenmiş kişiler

  • Atanmış (iradi) mirasçılar; murisin mirasçı olarak belirlediği kişilerdir.

  • Devlet; yasal mirasçı veya atanmış bulunmaz ise devlet mirasçı olur.

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, mirasbırakanın iradi olarak ölüme bağlı tasarrufu ile vakfı mirasçı olarak belirlemesi sonucu atanmış mirasçı da hak sahibi olmaktadır.

Atanmış mirasçılar mirasbırakanın iradesi ile yapılan ölüme bağlı tasarruflarla hak sahipliği kazanırlar. Dolayısıyla bu hak sahipilğinin kazanımı da mirasbırakanın geçerli bir irade açıklaması ile mümkün olmaktadır. Ancak murisin bu tasarrufunun da belli bir sınırı vardır. Yasal mirasçılardan saklı paylı olanların saklı payına dokunulmaksızın ölüme bağlı tasarruf ile mirasbırakan tasarrufta bulunabilmektedir. Öyleyse saklı payın ne olduğunu da açıklamakta fayda vardır. Saklı Pay, kanunen öngörülmüş olan, mirasçının sahip olduğu ve mirasbırakanın kendi terekesi üzerinde tasarrufta bulunamayacağı terekenin belli bir oranıdır. Bu oran kanunen belirlenmiş kişilere göre değişkenlik göstermektedir.

Mirasbırakanın terekesinden söz konusu bu saklı payların çıkarılması sonucu kalan kısım ise tasarruf edilebilecek tereke kısmıdır buna da Tasarruf Oranı denmektedir. Mirasbırakan üzerinde tasarrufta bulunabileceği bu kısmı bir hayır kurumuna, kendi kurduğu bir vakıfa, yakınlarına veya arkadaşlarına bırakabilir, kısacası üzerinde dilediği tasarrufta bulunabilir.

Tüm bu açıklamalarımızın dışında, Mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufu ile hak sahibi olunabilmesi için ölüme bağlı tasarruflarda aranan bir şartlar ise ayrı bir yazıda kaleme alınacaktır.

Bİ FİKRİNİZ Mİ VAR? AMAN DİKKAT ÇALINMASIN…

Son dönemde hızla artan şeylerden biri de özgün mekanlar, yaratıcılık kokan tasarımlar ve bunlara ilgi duyan bizler. Her gün yanından geçtiğiniz, oturup kahve içtiğiniz ya da zevkle alışveriş yaptığınız yerlerin isimlerinin marka değeri taşıması önemli mi? Bu sizin çok da önem vermediğiniz bir detay olabilse de aslında oldukça önemli. Neden mi? Yaratıcılığın ve üretkenliğin artmasının en büyük engellerinden biri size özgün olan fikir, tasarım ya da ismin kopyalanması, taklit edilmesidir. Çünkü kimse çalınacağını bildiği bir şeyi üretmekle vakit harcamaz. Var olan ile yetinir, üretkenliğini bir kenara koyar. Bu ise bireylerin düşünmesini, okumasını, fikir sahibi olmasını, bir başkasının fikrine saygı duymasını ve dolayısı ile toplumun gelişmesini bitirir. Kendini tekrar ve başkasını taklit eden bireylere dönüşmemizi sağlar. Anlayacağınız bu o kadar basit bir şey değildir. Sonucu hepimizi etkileyen önemli sorunlardandır. O halde bunun engellenmesi için kamu kuruluşları büyük çaba sarf etmekte ise de önüne geçilmesinde bizlere de büyük pay düşmekte. Çünkü yapılan araştırmalar, taklitçilik ve kaçakçılığın ülkelere verdiği zararın ekonomik boyutlarının azımsanamayacak derecede fazla olduğunu ortaya koymakta. Yani fikir bile olsa çalınan herşeyin toplumsal üretkenliğimiz ve güven duygumuzla birlikte maddi olarak da bizden alıp götürdüğünü söylemek mümkün. Demek ki iş biraz da başa düşüyor. Nasıl derseniz, öncelikle başkasına ait olduğunuz bir fikrin taklit edilmesine, kopyalanmasına karşı duruşumuzu kararlılıkla korumamız gerekiyor. En basit örnekle, taklit olduğunu bildiğimiz ürünleri satın almamak bir başlangıç olabilir. Bu ürünlerin ucuz olması sizi aldatmasın, ya da pahalı markalardan intikam aldığınızı düşünmeyin. Bu suçun temelinde hırsızlık yatıyor ve iştirak etmeniz sayesinde güçleniyor.

Ekonomik büyümenin önünde engel olması sebebi ile faturası yine bizlere kesiliyor. Ülkemiz konumu dolayısı ile Avrupa’ya geçişin ayağı olduğu için de sahte mallar Gümrüklerimizde takılıyor, ülkemize ayrı bir külfet getiriyor. Bu sebeple Türkiye bu suç ile mücadelesini kararlılıkla sürdürürken, biz hukukçular başta olmak üzere toplum her kesiminden destek bekliyor. Atalan Hukuk Bürosu olarak, 15 Aralık 2016 tarihinde Ankara’da gerçekleşen Fikri ve Sınai Mülkiyet Haklarının Gümrüklerde Korunması Projesi kapsamında gerçekleştirilmiş olunan “Türkiye’deki Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları (FSMH) Koruma Sistemi Semineri–Başarılar ve Zorluklar” adlı etkinliğe katılımda bulunduk. Katılımda yer alan AB yetkilileri, bu suç ile mücadelede Avrupa ve Türkiye’nin uyum ve işbirliği içerisinde olduğunu katılımcılara aktarmıştır. Bu seminerden çıkardığımız ve sizlere de üstüne basarak iletmek istediğimiz ana fikir, Kurumlarımızın tam bir işbirliği ve başarı ile mücadelesini sürdürürken, tam başarıya ancak bizlerin desteği ile ulaşabileceğidir. Anlatımımıza son vermeden önce fikir üreten herkese en büyük tavsiyemiz, fikrini korumak adına gerek vekil aracılığıyla gerek ise bireysel olarak Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvurması ve ilerde doğabilecek hırsızlıklarda hak sahipliğini ispat ederek koruyabileceği tek yol olan tescil işlemlerini başlatmasıdır. O halde, yazımıza başladığımız yere dönelim. O çok sevdiğiniz kafede kahve içerken, dergimiz elinize geçti ise, kafe sahibine markasını tescil ettirmesi gerektiğini, bizim yerimize hatırlatırsanız hepbirlikte bir adım daha ilerlemiş oluruz. Bir sonraki yazımıza kadar keyifli ve bol köpüklü kahveler içmeniz dileğimizle…

Av. MELEK ATALAN